TÜRKİYE KAMU-SEN'DEN TÜRK MİLLETİNE
Her milletin tarihinde önemli günler, haftalar ve aylar vardır
TÜRKİYE KAMU-SEN'DEN TÜRK MİLLETİNE
Her milletin tarihinde önemli günler, haftalar ve aylar vardır. Tarihi şeref ve şanla, kahramanlık ve zaferlerle dolu olan necip milletimizin anılmaya ve kutlanmaya değer sayısız gün ve ayları vardır. İşte o aylardan biri olan bu ay; kahramanlıkların destanlaştığı, bizi biz yapan, bizi tarih yapan zaferlerimizin ayı Ağustos'tur.
26 Ağustos 1922'de Türk Ordusu, Afyon-Kocatepe'de, istilacı ordulara karşı taarruza geçerek, onları 9 Eylül'de deniz'e döktü. Büyük Zafer, tam bağımsız Türkiye'nin kurulmasını sağladı. Türkiye bu savaşta, yalnız kendisi için değil, bütün ezilen milletler adına da çarpışarak Milli Kurtuluş savaşları çağını açtı.
İkinci Dünya Savaşı'nın ardından, Büyük Atatürk'ün kurduğu Milli Devletin program ve strateji terk edilerek ülkemiz adım adım batılı emperyalistlerin denetimine sokuldu. Türkiye'nin içinde bulunduğu sıkıntıların temel nedeni, Batı'ya bağımlılıktır.
Bu Bağımlılık çerçevesinde;
Kamu malları, yolsuzluk ve hortumculukla yağmalanıyor.
Kamu Yönetimi Temel Kanunu ile DEVLETİN ÜNİTER YAPISI bozularak, federatif yapıya zemin hazırlanıyor.
Kamu Personel Rejimi değişikliği ile de Devlet Memurunun güvencesi kaldırılarak "Devlet Memuru" yerine "Hükümet Memuru" anlayışı getiriliyor.
Türk Milleti; "demokrasi" adı altında din, mezhep ve etnik kökenlerine göre bölünerek toplumsal birlik ve dayanışma duyguları zayıflatılıyor.
Sevr'in parçalayamadığı Şehit kanlarıyla sulanmış vatan topraklarımız, bugün yabancı vakıflara ve şahıslara para ile satılıyor.
Cumhuriyetimizin en köklü Kamu İktisadi Teşekkülleri IMF'nin dayatmalarıyla kişilere ve uluslararası sermayeye peşkeş çekilerek talan ediliyor.
Kurtuluş Savaşı öncesinde olduğu gibi vatan ve millet tehlike altındadır.
Türk tarihinden aldığımız güçle;
Kurtuluş Savaşı'nda Mustafa Kemal Atatürk'ün başında bulunduğu Kuvayi Milliye'nin Misakı Milli programını ve Müdafai Hukuk anlayışını örnek alarak milletin, bağımsızlığını ve birliğini güvenceye almak için yeniden ayağa kalkmasını istiyoruz.
Bu nedenle; ABD ve AB ile ilişkiler gözden geçirilerek her alanda tam bağımsızlık ilkesi yeniden hayata geçirilmelidir.
Türkiye, komşularıyla iyi ilişkilerini geliştirmeli ve bağımsız bir dış politika izlemelidir.
IMF ve Dünya Bankası'nın dayatmalarına, borçla yaşama anlayışına son verilmelidir.
Ulusal ekonomi güçlendirilmelidir. Toplam milli gelir artırılmalı, refah geniş halk kitlelerine yayılmalıdır.
Dünyaya açılmak üretmekle, bilimsel ve teknolojik yaratıcılığı geliştirmekle olur. Dünyaya açılmanın tek anahtarı vardır; Oda milli ekonomidir.
Türk dili ve kültürünün yozlaşmasına karşı durulmalıdır.
Eğitim, bağımsızlığını her şeyin üstünde tutan kuşaklar yetiştirmeyi hedeflemelidir. Milli eğitimden ödün verilmemelidir.
Hiçbir yönetim, parti veya kişinin liberalizm, özgürlük veya demokrasi ve insan hakları adına Türk devletini başka ülkeler karşısında zayıflatmaya, otoritesini sarsmaya, siyasi birliği zaafa uğratmaya, yabancıları Türkiye'de söz ve karar sahibi kılmaya hakkı yoktur. Hiç kimseye böyle bir özgürlük tanınamaz.
Emperyalist devletler ve uluslararası sermaye, inanç özgürlüğü adı altında misyonerleri ortaya salarken, "dinlerarası dialog" toplantıları düzenlerken, "Ilımlı İslam" gibi kavramlar ortaya atarak İslam dünyasının uyanıklığını köreltmeye çalışırken, diğer yandan, Müslüman milletlerin yeraltı ve yerüstü zenginliklerini ele geçirmek için kuvvet kullanmaktan çekinmiyorlar. Gerçek Müslümanlar, bu yeni haçlı seferi karşısında teslimiyetçi olamaz.
Türkiye'nin yeniden tam bağımsızlığına kavuşabilmesi, milli birlik, barış ve mutluluk içinde, bağımsız milletler arasındaki onurlu yerini alabilmesi için;
Başta siyasi partiler olmak üzere tüm kamu kurumlarının, sendika, dernek, demokratik kitle örgütleri ve yurtsever şahsiyetlerin tam bağımsızlık programı temelinde birleşmeleri şarttır. Çünkü bugün küreselleşme adı altında dünyayı kendisine bağlamak isteyen emperyalizmden; işçisi , köylüsü, memuru, genci, esnafı, tüccarı ve aydını ile bütün millet zarar görmektedir.
Atatürk'ün 1919 yılında söylediği;
"Esas Türk Milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu esas, ancak tam bağımsızlığa sahip olmakla temin olunabilir. Ne kadar zengin ve refaha kavuşturulmuş olursa olsun bağımsızlıktan mahrum bir millet, medeni insanlık karşısında UŞAK olmak mevkiinden yüksek bir muameleye layık olamaz.
Böyle bir millet esir yaşamaktansa yok olsun daha iyidir. Bundan ötürü
YA İSTİKLAL YA ÖLÜM..." sözlerini hatırlatıyor.
Türkiye Kamu-Sen olarak; Türkiye'nin Bağımsızlığından taviz vermeyeceğimizi buradan haykırıyor, Türk Milleti'nin "Zafer Haftasını" kutluyoruz.
Saygılarımızla.
TÜRKİYE KAMU-SEN GENEL MERKEZİ