İL TEMCİLCİLERİNİN DİKKATİNE
12 KASIM SALI GÜNÜ DÜZENLEYECEĞİMİZ EYLEMDE BASIN VE KAMUOYUYLA PAYLAŞILACAK METİN AŞAĞIDADIR.
Basın toplantımıza iştirak ederek, bizleri yalnız bırakmayan kamu çalışanlarına ve siz kıymetli basın mensuplarına teşekkür ediyorum.
Değerli basın mensupları;
Sosyal devlet olma ilkesini hiçe sayan, toplumumuzun büyük bir kesimini göz ardı ederek, çalışanlardan alınacak vergilere bel bağlayan 2020 bütçesi, “memurun bütçesi değildir.”
Bu bütçeyle 2020 yılının, başta kamuda çalışanlar olmak üzere, tüm vatandaşlarımız için geçmiş yıllardan daha da zor geçeceği ortaya çıkmıştır.
Hepimizin bildiği gibi bütçe, Devletin gelirlerinin ve bu gelirlerin nerelere dağıtılacağının belgesidir.
Biz bu bütçede, gelirlerin kamu çalışanlarından kesilen vergilerle elde edileceğini ama gelirin paylaşımında memurun adının dahi olmadığını görüyoruz.
Önümüzdeki sene için memur ve emekli maaşlarına %4+4 zam yapılması kararlaştırıldı.
Bunun anlamı bütün bir yıl için iki taksitte toplam %8,2 yani ortalama memur maşına 329 lira, en düşük memur maaşına 247 lira zam demek.
Halbuki daha geçen yıl 4 kişilik bir ailenin zorunlu harcamaları 1032 lira zamlanmıştı.
Verilmesi öngörülen zam, harcamalar karşısında devede kulak bile kalmıyor.
2002 yılından beri vatandaşlarımızdan toplanan vergiler 10,4 kat artarken memur maaşları ancak 7,5 kat arttı.
Yani maaşlardan yapılan kesintiler, maaş zammını aştı.
Milli gelir büyüyor diyoruz.
Milli gelirdeki artıştan dar gelirli ve ücretliler hak ettiği payı alamıyor.
Memurun, emeklinin pastaya eklediği pay büyüdü ama pastadan aldığı pay küçüldü.
Maaşların döviz, altın ve diğer yatırım araçları karşısındaki hali ortada.
Bütün yatırım araçları karşısında alım gücümüz düşüyor.
Son bir yıl içinde gıda fiyatlarındaki resmi ortalama enflasyon %25,25 oldu.
Doğalgaza %28, elektriğe, kılık kıyafete %18, okul masraflarına %13, kiraya %12, gazeteye %28, dergiye %50, ekmeğe bile %15 zam geldi.
TÜİK son 12 aylık enflasyonun %8,5 olduğunu iddia ede dursun, 2019 yılının 10 aylık enflasyonu %10,6 oldu.
Ama memura bu sene için yapılan toplam zam enflasyon farkı da dahil %10,26; yani maaşlar şimdiden erimiş durumda.
Önümüzde enflasyonun, ısınma, elektrik, gıda harcamalarının en fazla artacağı kasım ve aralık enflasyonu var.
Onlar da eklenince memur ve emekli maaşlarının iyiden iyiye eridiği daha net biçimde ortaya çıkacak.
Maliye Bakanlığı bile TÜİK’in açıkladığı enflasyona itibar etmiyor olacak ki, yeniden değerleme oranlarının %22,58 artacağını söylüyor.
Yani bir bakıma resmi rakamlar birbiriyle çelişiyor, TÜİK’in enflasyonu cebimize yansıyan zamları görmüyor.
Zaten vergiler her şekilde memurun, emeklinin belini büküyor.
Yaptığımız her kuruş harcamadan %25 ile %45 arasında vergi kesiliyor.
Yani verirken cimri alırken acımasız davranılıyor.
Ama iş maaşlara zam yapmaya geldiğinde bir hedef enflasyondur tutturuluyor.
Hayaller karın doyurmuyor.
Elbette enflasyon hedeflemesi yapılsın ama gerçekler de göz ardı edilmesin.
Maaşlar iktidarın pembe hayallerine göre, vergiler ve zamlar acı gerçeklere göre belirlenmesin.
Kaşıkla verilip kepçeyle alınmasın.
Bir toplu sözleşme dönemi yaşadık: evlere şenlik.
Tek bir konu dahi tartışılıp karara bağlanmadı.
Memurlar adına tek bir kazanıma dahi imza atılmadı.
20 milyon vatandaşımızın hayalleri, umutları yıkıldı, gitti.
Bu hangi vicdana sığar?
İki yıl;
aileleriyle bir araya gelmeyi bekleyen milyonların,
kadro bekleyen yüz binlerce sözleşmelinin,
bayramlarda ikramiye hayali kuranların,
mülakata takılmadan adil bir yükselme sistemi içinde terfi etmeyi umut edenlerin,
vergi dilimine girdiği için kuş kadar maaş zammını da vergi dilimine kurban eden çalışanın,
iki yıldır 3600 ek gösterge konusunda verilen sözlerin tutulmasını bekleyenlerin,
hak ettiğini almayı umut eden yardımcı hizmetler sınıfı çalışanlarının dünyalarını karartmak reva mıdır?
Bu insanlarımıza “kusura bakmayın, bu sene hiçbir şey olmadı, şimdi git 2 sene sonra gel” demek hangi adalet anlayışıyla izah edilebilir.
Külfeti sürekli birileri yüklenirken sefayı başkalarının sürdüğü bir yerde huzur olur mu?
Bütçe, nimet külfet dengesi kurmak içindir.
Bütçe, zenginden alıp dar gelirliye vermek içindir.
Bütçe, millet için, vatandaş içindir.
Bizde ise memur bütçe için çalışıyor; bütçe, çalışandan alıp kimseye vermemek için kullanılıyor.
Bu bütçe ile vatandaşlarımızdan toplanan vergilerin artırıldığı, sağlık harcamalarında katılım paylarının, ilaç bedellerinin ve tedavi giderlerinin büyük bölümünün vatandaşlarımızın cebinden çıkacağı, memur ve emeklinin yoksulluğa mahkûm edileceği, yaşamın biraz daha zorlaşacağı bir yıla daha başlayacağız.
Bu durumu Türkiye Kamu-Sen olarak kabul etmemiz mümkün değildir.
Bu bütçeye karşı olduğumuzu, bu bütçede memur olmadığını, bu bütçenin de memurun bütçesi olmadığını her yerde dile getiriyoruz.
2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Tasarısı, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülüyor.
Eğer Tasarı, bu hali ile Komisyondan geçerse bir daha değiştirilmesi mümkün değil.
Eğer Komisyon Tasarıyı bu hali ile onaylarsa memurun idam fermanını imzalamış olacak.
Bu nedenle Tasarıya memur maaşlarına ilişkin bir düzeltme eklenmek zorundadır.
Ardından da bir memur paketi hazırlanarak sözleşmeli personele kadro başta olmak üzere, bayram ikramiyesi, vergi dilimleri, mülakatın kaldırılması, 3600 ek gösterge, yardımcı hizmetliler gibi konular acilen çözülmelidir.
Biz, bu konuda hazırladığımız mektuplarımızı, ülkemizin her köşesinden sayın Cumhurbaşkanına, Cumhurbaşkanı Yardımcısına, siyasi partilerimizin grup başkanvekillerine ulaştıracak ve bir çözüm üretilmesini isteyeceğiz.
Kamu çalışanlarından yana olmayan politikaların bir uzantısı olan 2020 yılı bütçesi, bu haliyle memurun bütçesi olmaktan çıkmış, sinekten yağ çıkarma bütçesi olmuştur.
2020 yılı bütçesi, memur ve emeklinin kurban edildiği bütçe değil, memurun bütçesi olsun diyor, hepinize saygılar sunuyorum.