2020- 2021 yıllarını kapsayan 5. Dönem Toplu sözleşme görüşmeleri bugün Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nda başladı.
Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci, Toplu Sözleşmeden sorumlu Genel Başkan Yardımcımız ve Türk Enerji-Sen Genel Başkanı Mustafa Tümer ile teknik ekibimiz de toplantıda hazır bulundu.
BAKAN SELÇUK: TOPLU SÖZLEŞME MASASINI UZLAŞMAYLA SONA ERDİRMEK ARZUSUNDAYIZ
Toplu sözleşme görüşmeleri Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk’un konuşmasıyla başladı. Bakan Selçuk,” Toplu sözleşme masasının kamu çalışanları açısından önem arz ettiğinin farkındayız. İsteğimiz bu masadan uzlaşıyla kalkmaktır. Yeni sistemin ilk toplu sözleşmesi kamu çalışanlarımız ve emeklilerimize hayırlı olsun. Görüşmeler sonunda makul bir sonuca ulaşacağımıza inanıyorum” dedi.
KAHVECİ: BU MASA SORUNLARIN ÇÖZÜLEBİLECEĞİ TEK YERDİR
Toplantının açılışında konuşan Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci, “Bu toplu sözleşme süreci toplamda 20 milyon dolayındaki vatandaşımızın, yani nüfusumuzun dörtte birinin 2020 ve 2021 yıllarındaki geleceğini doğrudan etkileyecektir” diyerek, “Bu masa, sorunların çözülebileceği tek yerdir. Bunun için bu masanın en geniş katılımla ve demokratik ilkelere göre teşekkül ettirilmesi son derece önemlidir” vurgusunda bulundu.
Genel Başkanımız Önder Kahveci yaptığı konuşmada;
“Kamu İşveren Heyeti’nin değerli üyeleri, Kamu çalışanları sendikaları ve konfederasyonların değerli başkanları, toplantıya katılan diğer heyet üyeleri, hepinizi saygıyla selamlıyor, 2019 yılı 5. Dönem Toplu Sözleşme sürecinin kamu görevlilerimize, emeklilerimize, milletimize ve devletimize hayırlı olmasını diliyorum.
Yaklaşık 3 milyon kamu çalışanının, 2 milyon dolayındaki emeklinin ve bunların ailelerinin beşincisini yaptığımız toplu pazarlıklardan büyük beklentisi vardır. Bu toplu sözleşme süreci toplamda 20 milyon dolayındaki vatandaşımızın, yani nüfusumuzun dörtte birinin 2020 ve 2021 yıllarındaki geleceğini doğrudan etkileyecektir. Bu nedenle bu süreç en verimli şekilde sürdürülmelidir.
Ülkemizin en pahalı ve kalabalık yerlerinden, en ücra köşelerine kadar, kamu hizmetleri aksamadan gidiyorsa bu; kamu çalışanlarının bütün olumsuzluklara rağmen gösterdiği fedakârlık sayesinde olmaktadır. Her toplu sözleşme döneminde kamu görevlilerimizin ve emeklilerin sorunlarını bu masaya taşımak adına büyük bir ciddiyet ve titizlikle hazırladığımız taleplerimizi, kamu işveren tarafına sunuyoruz. Sonuç aldığımız ve çözüme kavuşturulan konuları talep metnimizden çıkarıyor, yeni bir mesele gündeme geldiyse bununla ilgili talep ve görüşümüzü de ekliyoruz. Toplu sözleşmelerden beklentimiz, her toplu sözleşme döneminde sizlere sunduğumuz talep kitapçığımızın incelmesi, çözüme kavuşan konuların bu kitapçıktan çıkarılmasıdır. Maalesef, gelişmeler bu yönde olmuyor.
MASADA YAŞANAN AKSAKLIKLAR DÜZELTİLMELİ
Her toplu sözleşme döneminde bu kitap biraz daha kalınlaşıyor, var olan meselelere yenileri ekleniyor. İnşallah bu sene toplu sözleşme görüşmeleri, elimizdeki bu talep kitapçığının incelmesini sağlayacak sonuçlar getirir. Bu masa, sorunların çözülebileceği tek yerdir. Bunun için bu masanın en geniş katılımla ve demokratik ilkelere göre teşekkül ettirilmesi son derece önemlidir. Ama mevcut sistemde geniş katılım sağlamak, görüntüden öteye gitmemekte, kamu görevlileri adına talepte bulunma, imza atma veya itiraz etme yetkisi yalnızca bir tek kişiye yani en çok üyeye sahip konfederasyon başkanına verilmektedir. Bu durum aslında masada bulunan yetkili sendikaların da iradesine gem vurmak anlamına gelmektedir. Yani yetkili sendika başkanının da üyeleri adına maaş pazarlığı yapmasına manidir.
Ne gariptir ki, bizlerin bu masadaki, tamamen meşru ve hukuki olan varlığına dahi tahammül gösteremeyeneler, bizim üyemiz, diğer konfederasyona bağlı sendikaların üyeleri, hiçbir sendikaya üye olmayanlar ve emekliler adına, tek başına karar vermeyi kendilerinde hak olarak görebilmektedir. Böyle bir garabet ne demokrasiye ne de akla ve mantığa uymayan bir toplu sözleşme sistemini ortaya çıkarmaktadır ki, toplu sözleşme sistemindeki bu aksaklık, 2012 yılından beri kamu görevlilerinin bir arpa boyu yol alamamasına ve sizlere sunduğumuz bu kitabın her sene biraz daha kalınlaşmasına neden olmaktadır. Bu bakımdan grev hakkının önündeki engellerin kaldırılmasının, genel toplu sözleşme görüşmeleri ile hizmet kolu toplu sözleşmelerinin birbirinden ayrılmasının, görüşmelerin farklı zaman ve zeminlerde gerçekleştirilmesinin, toplu sözleşmelerinin etkinliğinin artırılması noktasında faydalı ve elzem olduğunu düşünüyoruz.
Toplu sözleşme görüşmelerine itiraz mekanizmasının ya da imza yetkisi meselesinin yeniden ele alınmasının zorunlu olduğunu ifade ediyoruz. Dayanışma aidatı gibi dünyanın hiçbir ülkesinde kabul görmeyen bir uygulamayı, kamu görevlileri için istemek, ücret adaleti, fırsat eşitliği, sendika özgürlüğü ilkelerine darbe vuracak, zaten ILO nezdinde 87 sayılı sözleşmeden dolayı eleştirilen ülkemiz için yepyeni bir tartışma konusunun açılmasına neden olacaktır. Memurlar ile işçilerin toplu sözleşme sistemi birbirine taban tabana zıtken işçi sendikacılığındaki bir uygulamayı talep etmenin, memur sendikacılığına vuracağı darbeyi hesap edemeyenlerin sistemden ne denli uzak olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Bununla birlikte 4688 sayılı Kanunun eksik ve yanlış hükümleri; toplu sözleşme görüşmelerini yalnızca mali ve sosyal haklarla sınırlayarak memurlarımızın yer değiştirme, atama, yükselme, disiplin, unvan değişikliği gibi sorunlarını yok saymakta; memur meselelerini adeta masadan kaçırmaktadır. Toplu sözleşme ile ilgili ortaya çıkan bu aksaklıkların giderilmesi artık şarttır.
KAMU ÇALIŞANLARININ ÜCRETLERİ FİYATLAR KARŞISINDA HER YIL ERİMEKTEDİR
Ülkelerin önlerini daha iyi görebilmek için enflasyon hedeflemesi yapması doğaldır. Belirli konjönktürel dalgalanmalara bağlı olarak bu hedeflerin tutmaması da doğaldır. Ancak; tüm çalışanlara enflasyon hedefi doğrultusunda ücret artışı yaptıktan sonra, hedeflenen enflasyondan sapılması durumunda, çalışanlarını ve vatandaşlarını gerçekleşen enflasyon karşısında kaderiyle baş başa bırakması doğal değildir. Ve kabul edilemez. Nitekim; 2018 yılının enflasyon hedefi %5 iken gerçekleşme %20,3 olmuş; ilk hedeflenen ile gerçekleşen enflasyon arasındaki sapma 4 katı bulmuştur. Son 17 yıllık dönemde, ortalama enflasyonun yıllık %14 olarak gerçekleştiğini görüyoruz. Ama hedeflemelere baktığımızda ekseriyetle %5 enflasyon hedeflendiği görülüyor. Yani gerçekleşen enflasyon hedef enflasyonun ortalama 3 katı oluyor.
Dolayısıyla memur ve emeklilere hedef enflasyona göre zam yapmanın rasyonel hiçbir dayanağı bulunmuyor. Yıllardır, vatandaşlarımızın zorunlu olarak tükettiği mal ve hizmet fiyatlarındaki artışlar, memur maaşları için temel kabul edilen enflasyon oranının üzerinde gerçekleşmektedir. Bu nedenle kamu çalışanlarının ücretleri mal ve hizmet fiyatlarında yaşanan artışlar karşısında her yıl erimektedir. Geçtiğimiz dönem imzalanan toplu sözleşme gereği 2018 yılı için memurlara %4+3,5 zam yapılmıştı. Enflasyon farkları da eklendiğinde memurlara geçen yıl toplam %14,8 zam yapıldı ama enflasyon %20,3 oldu. Dolayısıyla resmi enflasyona göre bile 2018 yılında memur maaşları %5,5 eridi. Sonradan ödenen enflasyon farkı ise erimeyi durdurmak yerine geçici bir çözüm oluyor. Maaşların döviz kuru karşısındaki durumu ortadadır.
ÜLKEMİZDE ADİL BİR GELİR DAĞILIMI İSTİYORUZ
2013 yılında 1049 dolar olan ortalama memur maaşı 710 dolara düştü; memur maaşı aylık 339 dolar eridi. 2002 yılında ortalama memur maaşıyla 22,1 çeyrek altın alınabilirken bu rakam bugün 9,7’ye geriledi. Sadece 2018 yılında 4 kişilik ailenin zorunlu harcamaları tam bin 32 lira artarken memur maaşındaki artış enflasyon farkı da dahil aylık ortalama 441 lirada kaldı. Yani harcamalar bin 32 lira gelir ise 441 lira arttı; aile bütçesi 2018’de aylık 591 lira açık verdi. Durum böyle iken, sermaye sahiplerine sürekli vergi indirimleri, aflar, teşvikler getiriliyor ama bütün yük adaletsiz vergiler yoluyla bizlerin üstüne yıkılıyor. İşte bu yüzden ülkemizin kaynaklarını adilce paylaşalım diyoruz, adil bir gelir dağılımı istiyoruz. Amacımız kamu çalışanlarını ve emeklileri insanca yaşayabileceği bir ücrete kavuşturmaktır. Avrupa Birliği’nin resmi istatistiklerine göre 34 AB ülkesi içinde gelir dağılımı en bozuk, en adaletsiz olan ikinci ülkeyiz. Bu durumdan kurtulmanın yolu vergi ve ücret politikalarının daha adil bir şekilde belirlenmesinden geçiyor.
Bu nedenle artık memurlara şu enflasyon hedefine göre zam teklif etme yanlışından kurtulmamız ve adil bir vergi sistemi getirmemiz lâzım. Biz burada yalnızca kitaplardaki iktisat teorilerine göre bir ücret tespiti yapamayız. 20 milyon vatandaşın kaderini belirleyecek, sosyal ve insani bir kamu hizmetini ifa ediyoruz. Maaş zamlarının insani tarafını bir tarafa bırakırsak işte bu yaşadığımız mağduriyetlere, borçlara, hacizlere şahit oluruz.
Bunun için artık insanımızın aylık zorunlu harcamalarını, refah payını, ekonomik gelişmeleri dikkate alan bir çalışma yapılmasının zamanı gelmiştir. Ayrıca, yıllarca hizmet verdikten sonra emekliye ayrılarak, huzurlu ve rahat bir yaşam arzulayan emeklilerimiz vardır. Emeklilerimiz çalışırken aldığı maaşın neredeyse yarısını alabiliyor. Emeklilerimize aile yardımı, çocuk parası gibi sosyal yardım ödemesi yapılmamasının mantığını anlamakta güçlük çekiyoruz. Emeklilik bir kâbus olmaktan çıksın diyoruz. Bunun yanında özelleştirilen kuruluşlarda çalışanların da gerek çalışma şartları gerekse özlük haklarından doğan mağduriyetlerinin giderilmesi gerekmektedir.
YENİ SİSTEMLE BİRLİKTE BAŞ GÖSTEREN AKSAKLIKLAR GİDERİLMELİ
Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemine geçilmesiyle birlikte kamu kurumları ve bakanlık yapılanmalarında köklü değişikliklere gidilmiştir. Farklı bakanlıklara devredilen kurum ve kuruluşlarda görev yapan personelin özlük haklarının gittikleri kurumlarda görev yapan çalışanlardan daha düşük olması durumunda, söz konusu personelin mali ve özlük hakları yeni atandıkları kurum çalışanları ile eşitlenmelidir. Hizmet kolu henüz belirlenmemiş kamu görevlilerinin hangi sendikalara üye olacaklarına ilişkin bir çalışma kısa sürede yapılarak ortaya çıkan belirsizlik giderilmelidir. Cumhurbaşkanlığı bünyesine devredilerek örgütlenme kapsamı dışına çıkarılan personelin sendika üyesi olabilmeleri sağlanmalıdır.
Bugüne kadar yaklaşık 60 yıllık geçmişiyle kendisine verilen bütün görevleri başarıyla yerine getiren ve memur sendikacılığının gelişmesinde de önemli katkıları olan Devlet Personel Başkanlığı kapatılmamalı, mevcut statüsü ve personeliyle hizmetlerine devam etmelidir. Son dönemde en çok sıkıntı yaşadığımız konulardan bir tanesi de mülakatla yapılan atamalardır. Gerek kamuya ilk atamalarda gerekse yönetici atamalarında mülakat uygulaması kesinlikle kaldırılmalıdır. Adam kayırmanın, gruplaşmanın, adaletsizliğin, huzursuzluğun ve liyakatsizliğin kaynağı mülakattır. Bu bakımdan kamuda mülakata dayalı atama ve görevde yükselme işlemlerinden bir an önce vazgeçilmeli, atamalarda objektif ölçüm kıstaslarına dayanan KPSS, görevde yükselmelerde yazılı sınav ve tecrübe dikkate alınmalıdır. Bütün bu değerlendirmelerimden sonra gelelim mali taleplerimize: Daha önce kamuoyu ile de paylaştığımız üzere, biz memur ve emeklilerin geçmiş yıllardan kaynaklı zararları olduğunu ifade ediyoruz. Bu zararları da resmi rakamlarla ortaya koyuyoruz.
BİZLER, MEMUR VE EMEKLİNİN HAKLARINI SAVUNMAKLA MÜKELLEFİZ
Bazıları bizleri geçmiş dönem zararı edebiyatı yapmakla itham etse de sendikacılık bir hak mücadelesidir ve biz memurun, emeklinin haklarını savunmakla mükellefiz. Geçmişin hesabını kapatmadan yeni bir hesap açmanın bedelini 10 yıldır, bütün kamu görevlileri ödüyor. Bunun için öncelikle net 600 lira olarak tespit ettiğimiz zararımızın taban aylığa yapılacak seyyanen artışla karşılanmasını istiyoruz. Bundan sonra ise 2020 yılı için %10+10; 2021 için de %8+8 zam talep ediyoruz. Gelir dağılımının iyileşmesi, memur ve emeklilerin alım gücünün yükselmesi amacıyla da her yıl ayrıca %3 oranında refah payı artışı talep ediyoruz. Enflasyon farkının ise TÜFE’nin maaşlara yapılan oransal artışların üzerine çıktığı aydan itibaren ödenmesini istiyoruz. Temel mali taleplerimiz; 2020 yılının tamamı için kümülatif %24,6 artış ve ocak ayından geçerli olacak şekilde taban aylığa seyyanen 600 TL net zam; 2021 yılının tamamında ise %20,14 zam olarak özetlenebilir.
Mali taleplerimizin karşılanması durumunda bugün (AGİ hariç) 3.018 lira düzeyinde olan 15’in 1’indeki en düşük dereceli memur maaşı 2020 sonunda 4.509 liraya; 2021 sonunda 5.417 liraya; 4014 lira düzeyinde olan ortalama memur maaşı ise 2020 sonunda 5.750 liraya; 2021 sonunda da 6.908 liraya çıkacaktır. Önümüzdeki yıl için en düşük memur maaşına 1.491 lira, ortalama memur maaşları için ise 1.736 lira zam istiyoruz. Taleplerimizi Türkiye genelinde başka sendikalara üye olan ve hiçbir sendikaya üye olmayanların da bulunduğu tam 10 bin 578 kamu görevlisi ile yaptığımız araştırma sonuçlarına belirlemiş bulunuyoruz. Yani taleplerimizin tamamının bir dayanağı ve gerekçesi ve öncelik sırası bulunuyor. Sayın Bakanım’dan ve Kamu İşveren Heyeti’nden Türkiye Kamu-Sen’in ortaya koyduğu bu önerileri yalnızca bir sendikal yaklaşım olarak değil kamu görevlilerinin feryadı olarak görmesini istirham ediyorum.
Buna göre
• Gelir vergisi tarifesine yeni düzenleme getirilsin, kamu görevlilerinin yaşadığı vergi adaletsizliği son bulsun diyoruz.
• Memur maaşını oluşturan bütün kalemler ile ek ödeme, döner sermaye, ek ders, fazla mesai, ikramiye gibi tüm ödemelerin emekli keseneğine dâhil edilerek, emekli olacak memurların yaşadığı mağduriyetlerin giderilmesini talep ediyoruz.
• Geçtiğimiz yıl verilen sözlere uygun olarak bütün kamu görevlilerini kapsayacak ve tüm beklentileri karşılayacak bir ek gösterge düzenlemesine ihtiyaç vardır, bu konudaki adaletsizlikler giderilsin, Yardımcı Hizmetler Sınıfında görev yapan personele de ek gösterge verilsin diyoruz.
• Aile kutsaldır. Aile birliği sağlansın, eş durumu, sağlık ve öğrenim özrü önündeki engeller kaldırılsın istiyoruz.
• Kamuda güvencesiz; 4/B’li, 5393 sayılı Kanun, vekil, kamu dışı aile sağlığı, idari hizmet sözleşmesi gibi ya da kurumlarına özel mevzuata dayanarak sözleşmeli çalıştırma son bulsun. Üniversite mezunu işçilerle birlikte bütün sözleşmeli personel kadroya geçirilsin.
• Emeklilerde olduğu gibi memurlara da “Bayram İkramiyesi” ödenmesini istiyoruz.
• Görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavlarının boş kadro bulunması durumunda derhal yapılmasını zorunlu kılacak mevzuat değişikliği talep ediyoruz.
• Görevde yükselmelerde ve ilk atamalarda her türlü istismara açık olan mülakat uygulamasının kaldırılmasını, bu tür atamaların objektif bir şekilde gerçekleştirilecek yazılı sınavlar aracılığıyla yapılmasını istiyoruz.
• Yardımcı Hizmetler sınıfındaki personelin bir defaya mahsus olarak Genel İdare Hizmetleri Sınıfına geçirilmesini; Genel İdare Hizmetleri ve Yardımcı Hizmetler Sınıfında çalışan memurlara eğitim durumlarına göre yükselebilecekleri derecelerin kadrosunun verilmesini talep ediyoruz.
• Özel hizmet tazminatında yaşanan adaletsizliklerin giderilmesi ve tüm memurlar için yükseltilmesi, çalışma barışına katkı sağlayacaktır diyoruz.
• Ek ödeme sorunları çözülsün,
• Şefler, müdürler ve şube müdürlerinin özlük hakları hakkaniyete uygun bir şekilde yeniden düzenlensin,
• Kamu kurum ve kuruluşlarında aynı unvanlı personelin özlük hakları eşitlensin,
• Zorunlu rotasyon uygulamasına son verilsin, kalkınmada öncelikli yörelerde çalışan personel için mahrumiyet yeri ödeneği gibi teşvikler getirilsin diyoruz.
• Fazla mesailerin insan haklarına dahi aykırı bir şekilde ücretlendirilmesine karşı çıkıyor, fazla mesai ücretinin çalışanın normal çalışması karşılığında aldığı saat başı ücretten az olmayacak şekilde artırılmasını istiyoruz.
• Başta aile yardımı ve çocuk parası olmak üzere tüm sosyal yardım ve ödemelerin yükseltilmesini; tüm kamu görevlilerine giyim, kira, evlenme, ulaşım, doğum, ölüm ve eğitim yardımı ödenmesini, sosyal devlet ilkesinin gerçek anlamda hayata geçirilmesini talep ediyoruz.
• Ek ders ve nöbet ücretleri artırılmalı, kamu kurum ve kuruluşlarında fiilen öğretmenlik yapan personele ek ders ücreti, nöbet tutan öğretmen, sağlık personeli gibi tüm personele nöbet ücreti verilmelidir diyoruz.
Bunun yanında;
• Tüm kamu görevlilerinin işçilerde olduğu gibi yemeklerden ücretsiz yararlanması ve yemek hizmeti sunulmayan işyerlerinde yemek ücretinin nakit olarak ödenmesi,
• Vatani görevini yapmak üzere ya da doğum yapması nedeniyle ücretsiz izne ayrılan kamu görevlilerinin sosyal güvenlik primlerinin kurumları tarafından yatırılmaya devam etmesi, söz konusu personele izinleri süresince maaşlarının ¼’ü oranında destek ödemesi yapılması,
• Bayramlarda ve hafta sonlarında tatil yapamayan kamu çalışanlarının çalışma şartlarının yeniden gözden geçirilmesi,
• Kadın ve engelli personelimizin çalışma şartlarının iyileştirilmesi,
• Fiili hizmet zamlarının yeniden belirlenmesi,
• Mobbing uygulamasına maruz kalan personelin korunmasına yönelik yasal düzenleme yapılması,
• Emekli maaşlarının yükseltilmesi, emeklilere de aile yardımı ve çocuk parası gibi sosyal yardım verilmesi şeklindeki taleplerimizi de kamu işveren heyetine sunduk.
Genel ve hizmet kollarına yönelik önerilerimizin detayı, hazırladığımız çalışmamızda mevcut.
Kısaca genel bir değerlendirme yaparak, özetlemeye çalıştığım taleplerimiz karşılanırsa, memurlarımızın yıllardır biriken sorunları bütünüyle çözülmüş olacaktır. Taleplerimiz, geçerli temellere dayanan, makul ve karşılanabilir bir şekilde hazırlanmıştır. Milyonlarca kamu çalışanının gözü kulağı bu masadan çıkacak sonuçtadır. Defaten hatırlatıyorum ki buradaki heyetin omuzlarında 20 milyon vatandaşımızın sorumluluğu bulunmaktadır. Kamu görevlilerini mutlu etmek elimizdedir. Ekonomik tercihler bu yönde kullanılırsa, 20 milyon vatandaşımıza çifte bayram yaşatmak işten bile değildir. Tüm kamu çalışanlarının beklentilerine cevap vermesi umuduyla, toplu pazarlık sürecinin hayırlara vesile olmasını diliyor, saygılar sunuyorum” diyerek sözlerini tamamladı.
5. Dönem Toplu sözleşme görüşmeleri oluşturulan komisyonların çalışmaları ile devam edecek. Toplu sözleşme de ikinci oturum 9 Ağustos 2019 Cuma günü yapılacak.