Kanal B’de yayınlanan Güncel programına katılan Genel Başkanımız Önder Kahveci, kamı çalışanlarını yakından ilgilendiren gündem konuları hakkında önemli açıklamalarda bulundu.
KAHVECİ: TOPLU SÖZLEŞMEDE, KAYIPLARIMIZIN KARŞILANMASINI VE YÜZDELİK ARTIŞLARIN YANINDA REFAH PAYININ DA VERİLMESİNİ TALEP EDECEĞİZ
Konuşmasına ekonominin çalışanlar üzerinde yarattığı olumsuz etkilerini anlatmakla başlayan Kahveci, hedef enflasyona dayalı değil, reel enflasyona dayalı ücret artışı politikalarının oluşturulması gerektiğini vurgulayarak şunları söyledi;
“Memurların ekonomik durumu iyi değil. 2018 yılında dövizde yaşadığımız dalgalanmalar en fazla kamu görevlilerini, dar ve sabit gelirlileri, emeklileri etkiledi. Reel olarak alım gücü düştü. 20 milyon insan toplu sözleşmelerden çıkacak sonucu bekliyor. Toplu sözleşmelerde, sendikalarla işverenin müzakere süreci 30 gündür. Ama yetkili sendikalar bu süreyi doğru kullanmıyor. Geçmiş senelerde olduğu gibi umarım yetkili sendikalar acele ederek sözleşmeye imzayı atmazlar ve bu süreyi iyi kullanırlar. Bizim yaşadığımız onlarca sorunumuz var. Bu sorunları anlatmak için de bu süreci iyi kullanmalıyız. Yetkili sendika bir önceki toplu sözleşme sürecini 6 günde bitirdi. Biz o sürenin tamamını kullanalım diyoruz. Türkiye Kamu-Sen sürenin sonuna kadar kullanılması için kararlı tavrını ortaya koyacak. Enflasyona dayalı ücret belirleme politikası doğru değil. 2018 yılında enflasyonun %26’lara geldiğini gördük. 2019’a gelene kadar kamu çalışanlarının yaşadığı mali kayıpları ne olacak? Kasım ayından beri ek zam talep ediyoruz. Toplu sözleşmede seyyanen zam olarak ek zam talebimizi gündeme getireceğiz. Onun dışında memurun muhatap olduğu mal ve hizmetlere baktığınız zaman TÜİK %30’larda, ama çarşı pazara baktığınız zaman gıda enflasyonu %50’nin aşağısında değildir. Yakın zaman önce de temel gıda maddelerine zam geldi.
Kamu çalışanlarını zarara uğratan yetkili sendikaların ne yaptığına bakmak lazım. Yetkili konfederasyon, 2017 yılında, 2018 yılı için %7,5 ; 2019 yılı için de %9’luk zamma imza attı. Şimdi refah payından söz etmelerinin anlamı yoktur. İmzaladıkları rakamın çok çok üstünde enflasyon ile karşı karşıya kaldı kamu çalışanları. Enflasyona dayalı ücret artışı doğru değil. Yıllardır söylüyoruz, enflasyon oranı kadar artış sıfır zam demektir. Çalışanların alım gücünü artırmıyor. Bu toplu sözleşmede refah payı uygulaması, büyümeden pay alınması konusunda ısrarımızı sürdüreceğiz.”
KAHVECİ: İŞ BIRAKMA DAHİL KANUNDAN DOĞAN TÜM HAKLARIMIZI KULLANMAYA HAZIRIZ
İşçi temsilcileriyle yapılan toplu sözleşme sürecini de değerlendiren Genel Başkan, işçi ve memurlara yapılacak insanca ücret zammının piyasalara da iyi geleceğinin altını çizdi;
“Türk-İş’in yürüttüğü toplu sözleşmeler sürecini takip ediyoruz. Hükümetin sunduğu teklife söylenecek bir şey yok. Yüzde 9’luk zam teklifiyle gelmek doğru değildir, iyi bir ücret atışı gelirse piyasalar da canlanır. Kimse harcama yapamıyor. Gıda ve kira giderleriyle maaşlar bitiyor. Hükümet fotoğrafı iyi görmelidir. İşçilere verilen teklifi görünce endişe ettik. Bu konuda güç birliği yaparak mücadele yapmalıyız. Kanunun bize verdiği yetkiyle Türkiye Kamu-Sen iş bırakma da dahil her türlü demokratik hakkını kullanmaya hazırdır. Yetkili sendika da bu yönde karar alırsa merak etmesin yalnız kalmaz, biz de destekleriz.”
KAHVECİ: KAMU ÇALIŞANLARI YOKSULLUK SINIRI ÜZERİNE ÇIKARILMALIDIR
Türkiye Kamu-Sen’in nihai hedefinin kamu çalışanlarının yoksulluk sınırı üzerine çıkarılması olduğunu belirten Kahveci, “saygın iş, saygın ücret” politikasının önemine değinerek şunları ifade etti;
“Türkiye Kamu-Sen olarak her ay TÜİK’ten aldığımız verilerle açlık yoksulluk araştırması yapıyoruz. Şu anda yoksulluk sınırı 6700 civarlarında. Bizim nihai hedefimiz, genel yaklaşımımız çalışanlarını yoksulluk sınırından kurtarmaktır. Şu anda açlık ve yoksulluk sınırı arasında kamu çalışanları ücret alıyor. Emekliler yoksulluk sınırı altında ücret alıyor. İnsanca yaşanabilecek ücret istiyoruz. ILO da genel sloganı saygın iş saygın ücrettir. Biz de ülkemizde bunu yapalım.”
KAHVECİ: GEÇMİŞTE ADALET İSTEYENLERİN YANINDA DURMAYANLAR ŞİMDİ ADALET DİYE AĞLIYOR
Bazı sendikaların üyelerine baskı yapıldığı yönündeki söylemlerine değinen Genel Başkanımız, “yöneticiyle yan yana duran sendikacılık anlayışı kabul edilemez” dedi ve şunları ekledi;
“Türkiye Kamu-Sen olarak 17 yıldır baskı yaşıyoruz. Şu anda ağlayan sendikaların zamanında nasıl baskı yaptıklarını çok iyi biliyoruz. Adaletsizlikten yakınanlar şunu izah etmelidir ki, 2002 yılında 40 bin olan üye sayıları bu sene 1 milyonun üzerinde. Hangi sendikacılık faaliyetiyle bu rakamlar böyle ortaya çıkmıştır. Çünkü her yerde baskı yaptılar. Belediyelerde şu anda baskı kalkınca başka sendikalara üyeler gidiyor. Yöneticiyle yan yana duran sendikacılık anlayışı kabul edilemez. Bunlar sarı sendikacılığın dik alasıdır. Geçmişte adalet isteyenlerin yanında durmayanlar şimdi adalet diye ağlıyor. Adaletli yönetim istediğimiz zaman bize destek olmadılar. Aynı sıkıntıları Türk-İş de yaşıyor.
KAHVECİ: ÇALIŞANLARIN SIKINTILARINA ODAKLANMALIYIZ
Bu sene en fazla üye kaydeden konfederasyon olduğumuzu açıklayan Kahveci, toplu sözleşme sürecinin çalışanların sıkıntılarına çözüm bulmaya odaklanarak geçmesi gerektiğini ifade etti;
“Türkiye Kamu-Sen en fazla üye yapan konfederasyon oldu. Hedefimiz yetkili sendika olmaktır. Çalışanlarımızın hakları için mücadele etmektir. İşverene karşı üç konfederasyon güç birliği yaparsa daha etkili oluruz. Asıl sorunları konuşmalıyız. Çalışanların sıkıntılarına odaklanmalıyız. 2017’de imzalanan 19 madde hala yürürlüğe girmedi. Yetkili konfederasyon buna karşı bir şey yapmadı. Çalışmalarımızı tabana yayarak ciddi bir çalışma yapıyoruz. 10 bini aşan bir anket çalışması yaparak toplu sözleşmede hangi konuların ele alınması gerektiğini sorduk. Tabanın sesini duyalım istedik. Her sendikadan çalışan fikirlerini beyan etti. 1. Sırada vergi dilimlerindeki adaletsizlik çıkıyor. Kamu çalışanlarının vergi dilimini %15 ile sabitleyelim. Aldığı zamlar vergi dilimine girdiği için zaten eriyor. Çok alandan çok az kazanandan az vergi almak gerekiyor. Ama ülkemizde bu durum tam tersi.
Sözleşmeli çalışanların sıkıntıları ortadadır. Asıl hedef sözleşmeli istihdam kaldırılmalıdır. Aile bütünlüğü sağlanamıyor. Bu çalışma sistemini tarihe gömmeliyiz. Çalışma barışını zedeleyen kadro çeşitliliği var. Bu konuların çözülmesi gerekir. 3600 ek gösterge meselesi de önemlidir. Verilen sözlerin üzerinden 1 sene geçiyor hala çalışma yoktur. Torba kanuna bir madde ekleyerek bu meselenin çözülmesi gerekir. Emekliliğe teşvik sağlanacak. Bir başka bahara kalmasından usandık. Bütün çalışanları kapsayacak şekilde hızlı bir şekilde yasalaşmalıdır. Toplu sözleşmeye bırakmadan çözülmesini istiyoruz. Kamuda huzuru sağlamak için bu düzenlemenin bütün çalışanları kapsaması gerektiğini de biliyoruz. Bütüncül yaklaşımla çözüm sağlanmalıdır. 800’er puan artırılarak herkese yansıtılsın şeklinde çalışmamız var. Kamu çalışanları için kreş meselesi de önemli. Şehir Hastanelerinde 15 bin çalışanı var, ama 100 kişi kapasiteli kreşlerin yapıldığını öğrendik. Bu rakam çalışanların ihtiyacını karşılayamaz. Bu sene, gerçekleşen enflasyon üzerinden müzakereye başlayalım. Yaşadığımız hissettiğimiz enflasyonda başlayalım görüşmelere. Hedef enflasyona göre pazarlık çalışanların kazancını eritiyor.”
KAHVECİ: YÖNETİCİ ATAMAK İÇİN KISTASIMIZ İKTİDARLARA SADAKAT DEĞİL, DEVLETİNE VE MİLLETİNE SADAKATLİLER OLMALIDIR.
Kamuda ehliyetli ve liyakat sahibi yöneticilerin yer alması için acilen bir sistemin kurulması gerektiğini sözlerine ekleyen Kahveci, çalışanların menfaatleri doğrultusunda birlik çağrısında bulundu;
“Üniversiteli işçiler de taleplerinin yerine getirilmesini bekliyor. 2015 yılında bağlanan bir kararın bekletilmesi doğru değildir. Kanuni düzenlemeyi yapmıyorlar. Mülakatın kaldırılması noktasında ciddi sıkıntılar var. Mülakat yapılan her kurumda benim hakkım yenildi diyenlerin sayısı artıyor. Kimsenin hakkının yenilmesine izin vermeyelim. Mülakat uygulaması adaletsizlik getiriyor. Ehliyeti ve liyakati esas alan bir anlayışa ihtiyacımız var. Bütün kamuyu kapsayacak şekilde liyakatli yönetici atayabilmek için bir sisteme ihtiyacımız var. Sayın MEB Bakanı’nın da söylediği gibi, “biz liyakatli olduğu için Kabe’nin anahtarını gayri Müslime teslim eden bir anlayıştan geldik ama şimdi bir okulun yönetimini liyakatli bir yöneticiye teslim edemiyoruz” diyor. Bu bizim de söylediğimiz yerinde doğru bir tespittir. Bu tespitin ardından yapılabilecek tek şey, bütün kamuyu kapsayacak şekilde liyakatli ve ehliyetli işini yapabilecek kapasitede olan insanları öne çıkarabilmek, yönetici olarak atayabilmek adına yeni bir sisteme ihtiyacımız var. Bu konuda yönetici atamak için kıstasımız iktidarlara sadakat değil, devletine ve milletine sadakatliler olmalıdır.
Türkiye Kamu-Sen sözleşmelilerin kadroya alınmasıyla ilgili birçok çalışmaya imzamızı attık. Yapılanları görmezden gelmemek lazım. İş kollarında sendikalarımız bütün talepleri toparlıyor. Bütün sıkıntılar masaya yatırılacak. Bunlarda biri de çalışırken alınırken ek ödemelerin emekliliğe yansımamasıdır. Bütün meseleler çözüme kavuşturulması için mücadele edeceğiz. Ama bunun için yeterince müzakere edilmeyen bu konuların masaya yatırılması gerekir. Hizmet kollarının daha güçlü gelmesi gerekiyor. Maalesef kağıttan ibaret sözleşme yapılıyor.
Birlik olalım ve daha güçlü sesimiz çıksın denmesi gerekirken masada oturmamızdan rahatsız olanlara seslenerek; kamu çalışanlarının menfaati doğrultusunda kanundan kaynaklanan her türlü hakkı kullanmada birlik olmaya hazır olduğumuzu belirtiyorum.”