Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci Sosyal Güvenlik Kurumu'nun 5. Olağan Genel Kuruluna katıldı.
Genel Kurulda Türkiye Kamu-Sen Genel Başkan Yardımcımız ve Türk Büro-Sen Genel Başkanı Osman Eksert, Genel Merkez Yöneticilerimiz ve Şube Başkanlarımızda hazır bulundu.
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk'un açılışını yaptığı Genel Kurulda Genel Başkanımız Önder Kahveci de bir konuşma yaptı.
Katılımcıları selamlayarak sözlerine başlayan Genel Başkan Önder Kahveci, bir toplumun ayakta kalması için sosyal güvenlik sisteminin sağlam bir yapıya sahip olması gerektiğini belirterek şunları söyledi:
“Toplumun tüm fertlerinin gelecek kaygısı taşımadan, devlet tarafından korunup gözetilmesi ve güvence altına alınması, o devletin vatandaşına verdiği değeri ortaya koyması açısından önemlidir. Bu hayati hizmetleri topluma sunmakla mükellef olan Sosyal Güvenlik Kurumunun da önce kendi işleyişi sonra da sunduğu hizmetler bakımından kaliteyi, etik değerleri, adaleti ve güveni yakalaması son derece önemlidir. Bugün 81 milyona ulaşan nüfusumuzun tamamına adil, erişilebilir, güvenli hizmet sunma gayreti içinde olan bir Kurumdan, kendi çalışanlarına da kendi çalışanları için de benzer bir ortam yaratması, beklenen bir şiardır. Elbette bu büyüklükte bir kitleye kaliteli ve kesintisiz bir hizmet sunumu için birçok faktör etkendir ancak hizmeti sağlayan insan, yani çalışan unsuru, kaliteli hizmetin olmazsa olmazıdır.”
Kurumun artan harcamaları nedeniyle açıkların kapatılması yönünde yapılan reformların da bir işe yaramadığını söyleyen Kahveci, artan sağlık giderlerine dikkat çekerek, “Sosyal Güvenlik sistemindeki finansal açığı kapatmak üzere kurgulanan reform, vatandaştan alınan katkı payını artırmasına rağmen, sistemin açıklarını kapatmayı başaramadı; aksine açıklar daha da büyüdü. Halbuki 2008’den farklı olarak bugün yazılan her reçete başına para ödüyoruz. Belli sayının üzerinde ilaç alırsak fazladan reçete parası ödüyoruz. Ayaktan tedavilerde dahi katkı payı ödüyoruz. Hastanede birden fazla serviste muayene olmamız durumunda katkı payı ödüyoruz. Devlete ait sağlık kuruluşlarının yetersizliği nedeniyle özel sağlık kuruluşlarında tedavi olmaya yönlendiriliyoruz. İşsiz çocuklarımız için bile genel sağlık sigortası primi ödüyoruz. Hastaneye belli bir defadan fazla başvurmamız halinde ayrıca para ödüyoruz. Gözlük ve gözlük camı gibi, tıbbi malzeme değiştirme süreleri uzatıldı. İşitme cihazı gibi analog ve dijital cihazlar için Kurumca yapılan ödemelerin üst limiti azaltıldı. Emeklilik yaşı yükseltildi; emekli aylığı bağlama oranları memurlar için çalışılan yıl başına %3’ten kademeli olarak %2’ye düşürüldü. Ama sosyal güvenlik açıkları azalmak yerine arttı” dedi.
Ek ödemelerin emekliliğe sayılmaması hususuna da değinen Genel Başkan, bu durumun memurların emeklilik yaşantılarında ciddi kayıplar yaşattığını belirterek, “Memurlara çalışırken döner sermaye, ek ödeme, ek ders ücreti gibi ödemeler yapılırken; bu tür ödemeler prime esas kazançtan sayılmıyor ve emekliliklerinde de bu ödemeler maaşlarına dâhil edilmiyor. Yapılan bu tür ödemelerin emeklilik maaşlarına yansımaması, memurların çalışırken aldıkları maaş ile emekli maaşları arasında büyük bir uçurumun oluşmasına sebebiyet veriyor. Bu nedenle, devlete yıllarca hizmet etmiş memurların emekliliklerinde yoksulluk sınırının altında maaş almaları kaçınılmaz son oluyor. 5510 sayılı Kanun, işçiler ile memurlar arasında sosyal güvenlik ve emeklilik hakkı bakımından eşitlik getirmek amacıyla çıkarılmış olsa da Kanun, memurların haklarını budayarak işçilerle eşitledi ancak emeklilikte memurlar aleyhine ortaya çıkan bu durumu düzeltmedi. 1 Ekim 2008’den önce işe başlayan memurla, bu tarihten sonra işe başlayan memurların emeklilik hakları aynı değil. Bu durum, çalışırken brüt maaşları ve çalışma süreleri aynı olan bir memur ile işçinin emekli olması durumunda, memurların %15 ile %60 oranında daha az emekli maaşı almasına yarı yarıya daha az emekli ikramiyesi almasına yol açıyor. Bu adaletsizlik mutlaka düzeltilmelidir.
Bunu düzeltmenin yolu da ek memurlar açısından son derece önemli olan ek gösterge uygulamasının, tüm memurları kapsayacak ve aksaklıklar giderilecek şekilde bütüncül bir yaklaşımla ele alınmasından geçmektedir” dedi.
Kurum çalışanlarının sıkıntılarını da dile getiren Kahveci, çalışanların yıllardır açılmayan sınavlar, gerekçesiz tayinler, istek dışı görevlendirmeler ve atamalardan dolayı giderek artan problemlerinin çözülmesi gerektiğini vurgulayarak, “görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavlarının düzenli olarak yapılmasını, SGK çalışanlarının yarışarak, hakkaniyet ölçülerinde atanmasını talep ediyoruz” dedi.
Türkiye’nin en büyük kurumu olan Sosyal Güvenlik Kurumu’nun devlet -millet kaynaşması, gelir dağılımında adalet ve sosyal devlet ilkesinin hayata geçmesi açısından hayati öneme sahip olduğuna dikkat çeken Genel Başkan “Temennim, bu dönemde yapılacak çalışmaların sosyal tarafların görüş ve önerilerine daha fazla yer vermesi ve sorunlara kalıcı bir çözüm getirilmesi yönündedir. Bu düşünceler ışığında Genel Kurulun tüm vatandaşlarımıza, Devletimize, SGK’ya ve çalışanlarımıza hayırlı, uğurlu olması dileklerimle, hepinize saygılar sunuyorum” sözleriyle konuşmasını tamamladı.